Agent Communication Protocol (ACP) Standardı: Amaç, Çalışma Prensibi, Önemi ve Uygulama Örnekleri
Günümüzde yapay zeka teknolojileri hızla gelişirken, farklı AI sistemlerinin birlikte çalışması halen ciddi bir sorun alanı olmaya devam ediyor. Farklı üreticilere veya çerçevelere (framework) ait yapay zeka ajanları genellikle ortak bir dil veya arayüz olmaksızın adalar misali izole çalışıyor. Bu durum, tıpkı HTTP standardı öncesindeki internet sayfalarının birbirinden kopuk olması gibi bir parçalanmaya yol açıyor. Kurumlar, bu izole AI çözümlerini bir araya getirmek istediklerinde her bir entegrasyon için kırılgan ve maliyetli özel bağlantılar geliştirmek zorunda kalıyor. Nitekim IBM’den Armand Ruiz, ortak bir standart olmadığında yapılan her entegrasyonun “pahalı bir bantla tutturma” operasyonuna dönüştüğünü belirtiyor. Bu nedenle, AI ajanlarının sorunsuz etkileşimini sağlamak amacıyla son dönemde standartlaşmayı hedefleyen açık protokoller geliştirilmeye başlandı. Bu tür protokoller, yapay zeka sistemlerinin nasıl bağlanıp iletişim kuracağına dair ortak kurallar getirerek, deneme amaçlı projelerden gerçek ve ölçeklenebilir çözümlere geçiş için gereken olgunluğu sektöre kazandırmayı hedefliyor.
Yakın zamanda öne çıkan üç önemli protokol – Anthropic şirketinin Model Context Protocol (MCP), IBM Research’ün Agent Communication Protocol (ACP) ve Google’ın Agent2Agent (A2A) protokolleri – standartlar oluşturarak yapay zeka projelerinde ölçeklenebilir sonuçlar elde etmeyi vaat ediyor. Uzmanlar, bu protokoller sayesinde son birkaç yıldaki sonuç vermeyen yapay zeka PoC (kavram kanıtlama) denemelerinin geride bırakılarak ölçülebilir bir ilerleme çağının başlayabileceğini belirtiyor. Xsolis şirketinden CTO Zach Evans, AI çağında standardizasyon çabalarının basit teknik detaylar değil, aksine “AI destekli geleceğimizin altyapısını” temsil ettiğini vurgulayarak bu girişimlerin önemine dikkat çekiyor. Standart protokoller, farklı sistem ve organizasyonlardaki yapay zeka ajanlarının sorunsuz biçimde iletişim kurmasını sağlayarak inovasyonu hızlandırıyor. Benzer şekilde Salesforce’tan Gary Lerhaupt da, standart protokoller olmadan şirketlerin dijital iş gücünden maksimum değeri elde edemeyeceğini veya bunun için kendi çözümünü geliştirmek zorunda kalıp teknik borcu artıracağını ifade ediyor. Ayrıca ortak protokoller, güvenlik ve ölçeklenebilirlik açısından kritik bir rol oynar; zira ajanların birbirini doğrulaması, veri alışverişi yapması ve karmaşık iş akışlarını koordine etmesi ancak ortak bir dil sayesinde mümkün hale gelir.
Bu içeriğimzde özellikle IBM Research tarafından geliştirilen ve Linux Vakfı tarafından desteklenen Agent Communication Protocol (ACP) standardına odaklanacağız. ACP’nin amacı nedir, nasıl çalışır, hangi sorunları çözer, kimler tarafından desteklenir ve mevcut diğer AI protokolleriyle nasıl bir ilişki içindedir gibi soruları yanıtlayacağız. Ayrıca geliştiriciler için ACP’nin neden önemli olduğuna değinip, protokolün mimari açıdan nasıl uygulanabileceğine dair örnekler, kurumsal kullanım senaryoları, açık kaynak ekosistemine katkı imkanları ve gelecekte beklenen teknik gelişmeleri ele alacağız.
ACP Nedir? Amacı ve Özellikleri
Agent Communication Protocol (ACP), IBM’in açık kaynak girişimi BeeAI projesi kapsamında ortaya konmuş bir yapay zeka ajan iletişim standardıdır. Temel amacı, günümüzün parçalı AI ajan ekosistemini ortak bir protokol etrafında birleştirerek ajanlar arası sorunsuz iletişim sağlamaktır. IBM’in ekosistem lideri Sandi Besen, ACP’yi “günümüz yapay zeka ajanlarının parçalı manzarasını birbirine bağlı ekip arkadaşlarına dönüştüren evrensel bir protokol” olarak tanımlıyor; bu sayede birlikte çalışabilirlik, yeniden kullanım ve ölçeklenebilirlik konusunda yeni seviyelerin kilidi açılıyor. Kısacası ACP, farklı takımlar, çerçeveler, teknolojiler ve organizasyonlardaki yapay zeka ajanlarının özgürce iş birliği yapmasına imkan tanıyan ortak bir dil sunar.
ACP standardı, 2024 sonunda duyurulan Anthropic’in Model Context Protocol (MCP) sonrasındaki doğal bir adım olarak görülebilir. MCP, bir AI modelinin harici araçlara ve verilere erişimi için açık bir standart getirirken, ACP birden fazla bağımsız yapay zeka ajanın nasıl çalışıp iletişim kuracağını tanımlar. Yani MCP bir modelin birçok araca erişimini düzenlerken, ACP birçok ajanın birbirine erişimini standartlaştırır. IBM Research ekibi, ACP için hedeflerinin “ajan iletişiminin HTTP’si’ni inşa etmek” olduğunu belirterek internette HTTP’nin oynadığı rol gibi, ACP’nin de AI ajan ekosisteminde temel altyapı olmasını amaçladıklarını vurguluyor.
ACP, açık yönetişim anlayışıyla geliştirilmektedir ve satıcı-bağımsız (vendor-neutral) bir standart olmayı hedefler. IBM, ACP’yi hayata geçirmek üzere geliştirdiği BeeAI adlı açık kaynak platformu 2025 yılının Mart ayında Linux Vakfı’na bağışlayarak projeyi kurumsal himayeden çıkarıp topluluk odaklı bir yapıya taşımıştır. Bu sayede ACP standardı, herhangi bir tedarikçiye bağımlılık yaratmadan geniş bir endüstri ekosisteminin katkısına açılmış durumdadır. ACP’nin yönetimi ve geliştirmesi, Linux Foundation AI & Data çatısı altında yürütülmekte ve protokolün evrimi açık topluluk katkılarıyla şekillenmektedir.
Teknik olarak ACP, halihazırda büyüyen bir ekosistemin parçasıdır ve REST tabanlı iletişim modelini kullanır. Yani, ACP üzerinde haberleşme standart HTTP istekleriyle gerçekleştirilir ve bu da üretim ortamlarına entegrasyonu son derece kolay hale getirir. Anthropic’in MCP protokolü iletişimde JSON-RPC formatını kullanırken, ACP’nin RESTful mimarisi sayesinde HTTP araçlarıyla (örn. tarayıcı, cURL, Postman) doğrudan etkileşim mümkün olur. Üstelik ACP ile çalışmak için herhangi bir özel SDK zorunlu değildir; standart web isteklerini kullanarak bir ACP ajanına erişebilir veya onu çağırabilirsiniz. (Kolaylık sağlaması için IBM tarafından sağlanan Python ve TypeScript SDK’ları mevcut, ancak kullanımı zorunlu değildir.)
ACP’nin öne çıkan diğer özelliklerine baktığımızda, çevrimdışı keşif (offline discovery) desteği dikkat çekiyor. Ajanlar, ACP arayüzü ile entegre edilirken kendi meta verilerini dağıtım paketlerine gömebilir; bu sayede çalışmadıkları (pasif) durumlarda bile diğer ajanlar tarafından keşfedilebilirler. Bu özellik, özellikle kaynakların dinamik olarak tahsis edildiği ve her zaman çevrimiçi olmayan “scale-to-zero” ortamlar için faydalıdır. ACP ayrıca doğası gereği asenkron iletişimi destekleyecek şekilde tasarlanmıştır (varsayılan iletişim modeli asenkrondur) ancak gerektiğinde eşzamanlı (senkron) istekler de yapılabilir. Uzun süren veya karmaşık görevlerde asenkron mesajlaşma ile ajanların paralel ve verimli çalışması sağlanırken, ihtiyaç duyulursa anlık (beklemeli) işlemler de yürütülebilir.
Bir not olarak vurgulamak gerekir ki, ACP yalnızca bir iletişim katmanıdır; yani ajanlar arasında nasıl mesajlaşılacağını standardize eder, ancak bunların iş akışını, koordinasyonunu veya yönetimini üstlenmez. Ajanlar arası orkestrasyon ve görev dağılımı gibi konular, ACP ile iletişim kurallarına bağlandıktan sonra üst düzey uygulamalar tarafından ele alınır. Örneğin IBM’in açık kaynak BeeAI sistemi, ACP’yi bir haberleşme katmanı olarak kullanarak ajanların orkestrasyonu, dağıtımı ve paylaşımını gerçekleştiren ayrı bir platform sunmaktadır.
ACP Hangi Sorunları Çözüyor?
ACP’nin ortaya çıkış motivasyonunu anlamak için, günümüz AI ortamındaki mevcut sorunlara bakmak gerekir. Her ne kadar yapay zeka ajanlarının yetenekleri hızla artıyor olsa da, gerçek dünya entegrasyonu halen büyük bir darboğazdır. Ortak bir iletişim protokolü olmadığı için kuruluşlar ve geliştiriciler sık sık tekrarlayan benzer engellerle karşılaşırlar:
- Farklı çerçeveler ve araçlar: Çoğu kurum, LangChain, CrewAI, AutoGen gibi çeşitli framework’ler veya özelleştirilmiş yığınlar üzerine inşa edilmiş yüzlerce AI ajanını aynı anda kullanıyor olabilir. Her birinin iletişim biçimi farklıdır.
- Özel entegrasyon çabası: Standart bir protokol olmayınca, her bir ajan etkileşimi için geliştiricilerin özel bağlayıcı kod (connector) yazması gerekir. Bu da ciddi bir geliştirme ve bakım yükü demektir.
- Ölçeklendikçe artan karmaşıklık: N sayıda ajanın birbiriyle konuşabilmesi için en kötü ihtimalle N(N-1)/2 farklı entegrasyon noktası gerekebilir. Ajan ekosistemi büyüdükçe bu ilişkileri tek tek kodlamak ve idame ettirmek neredeyse imkansız hale gelir.
- Kurumsal sınırlar ve uyumsuzluklar: Birden fazla kurum veya departman arasında ajanlar konuşturulmak istendiğinde, her birinin farklı güvenlik modelleri, kimlik doğrulama sistemleri veya veri formatları kullanması entegrasyonu iyice zorlaştırır. Şirket dışı servislerle entegrasyon genellikle ekstra uğraş ve güvenlik endişeleri doğurur.
Bu zorluklar neticesinde bugünün çoğu AI ajan sistemi birbirinden silolar halinde çalışmaktadır. Her biri kendi kapalı ortamında, uyumsuz API uç noktalarıyla tanımlı kalmakta ve ortak bir konuşma dilinin yokluğunu hissettirmektedir. Ajanları bağlamak isteyen mühendisler ise kırılgan, tekrar kullanılamaz ve geliştirmesi pahalı “yamalara” başvurmak zorunda kalmaktadır. ACP işte bu duruma köklü bir çözüm getiriyor: dağınık ve ad hoc entegrasyonlar yerine, herkese açık ve tek bir protokol etrafında birleşmiş bir ağ modeli öneriyor. Bu sayede, farklı üreticiler veya teknolojiler üzerine kurulmuş olsa da her bir ajan keşfedilebilir, diğerlerini anlayabilir ve birlikte iş birliği yapabilir hale geliyor. ACP ile geliştiriciler, birbirinden farklı yeteneklere sahip çok sayıda ajanı bir araya getirerek, tek bir sistemin tek başına başaramayacağı kadar güçlü iş akışları oluşturabilirler.
Özetle ACP, parçalı ve standart dışı ajan ekosistemini düzenleyip bir araya getirerek inovasyonun önünü açar. Birlikte çalışabilirlik (interoperability) sayesinde aynı problemi çözen tekerleklerin yeniden icat edilmesinin önüne geçilir. Farklı ekipler veya kurumlar, birbirlerinin ajanlarından kolayca faydalanabilir; bu da iş birliğine dayalı yeni AI çözümlerinin ortaya çıkmasını hızlandırır. Standart protokol sayesinde satıcı kilitlenmesi (vendor lock-in) riski azalır, çünkü herhangi bir üreticinin ajanı ortak dil konuştukça başka birinin ajanıyla değiştirilebilir veya entegre edilebilir. Sonuç olarak ACP, AI ajan yönetimi alanında ufukta beliren kaos riskini azaltıp yerine düzenli ve ölçeklenebilir bir yapı getirir.
ACP Nasıl Çalışır? (Mimari ve Entegrasyon Yaklaşımı)
ACP’nin çalışma prensibi, onu uygulamak isteyen geliştiriciler için basitlik ve esneklik üzerine kuruludur. Protokol, klasik web mimarisine benzer şekilde istek-yanıt modelini kullanır ve RESTful yaklaşımı benimser. Bu bölümde, ACP ile bir yapay zeka ajanının nasıl “ACP-uyumlu” hale getirileceğini ve ajanlar arası iletişimin mimari olarak nasıl gerçekleştiğini inceleyeceğiz.
1. ACP Arayüzü ile Ajanı Sarmalama: Var olan bir yapay zeka ajanını ACP standardına uyumlu kılmak için, o ajanın etrafına bir HTTP sunucusu sarmalı (wrap) oluşturulur. Bir ACP sunucusu, belirli uç noktalardan (endpoint) gelen istekleri kabul ederek bunları ilgili ajan fonksiyonlarına yönlendirir. Örneğin Python dilinde sağlanan ACP SDK’si kullanılarak yalnızca birkaç satır kodla bir ajan, ACP protokolüne uygun hale getirilebilir. Temel adımlar şunlardır:
- Bir ACP sunucusu örneği oluşturulur ve çalıştırılır. (Bu sunucu HTTP üzerinden iletişimi yönetecektir.)
- Mevcut ajan mantığı (örneğin bir LLM tabanlı sohbet botu veya işlem otomasyonu) sunucuya bir fonksiyon olarak tanımlanır ve @server.agent() gibi bir dekoratör ile işaretlenir. Bu adım, ajanın ACP’nin beklediği standart mesaj formatını kullanmasını sağlar.
- Ajan fonksiyonunun içi, tercih edilen AI framework’ü ile (ör. LangChain, transformers, vs.) bir LLM modeli veya diğer araçları çağıracak şekilde uygulanır. Örneğin, gelen mesajları bir LLM’e iletip cevabı alacak şekilde kodlanır.
- Ajan kodu içinde, ACP’nin mesaj formatı ile kullanılan framework’ün kendi veri yapıları arasında dönüştürme yapılır. Yani ACP’nin gönderdiği standart mesaj nesnesi, ajanın anlayacağı forma çevrilir ve yanıt üretilince tekrar ACP’nin beklediği JSON tabanlı yapıya dönüştürülür.
- Sunucuyu başlatarak ajanı HTTP üzerinden erişilebilir hale getirirsiniz. Bu noktada, tanımladığınız ajan, ACP protokolünü konuşmaya hazır bir servis olarak dinlemeye başlar.
Yukarıdaki adımlar sonucunda elimizde tamamen ACP-uyumlu bir ajan servisimiz olur. Bu ajan artık dış dünyaya standardize edilmiş uç noktalar sunar ve herhangi bir ACP destekli sistemle iletişim kurabilir. Örneğin, başka bir uygulama veya ajan, bu servise HTTP üzerinden bir istek göndererek görev verebilir; yanıt yine standart formattadır. Bu yaklaşım, geliştiricilere büyük bir entegrasyon kolaylığı sağlar: Basit HTTP çağrılarıyla farklı ortamlardaki ajanlar etkileşime geçebilir. Hatta Postman gibi araçlarla veya doğrudan web tarayıcınızla bile bir ACP ajanına istek atıp cevap almak mümkündür. Bu basitlik, ACP’yi gerçek dünya sistemlerine entegre etmede kritik bir avantaj haline getirir.
2. Mimari Örüntüler: ACP, çoklu ajan sistemlerinde esnek mimarileri mümkün kılar. Geleneksel yaklaşımda, bir “orkestra” veya yönetici ajan tüm diğer ajanları kontrol eden merkez konumundaydı; diğer ajanlar hiyerarşik olarak alt görevleri yerine getirirdi. Bu “tek patron, birçok işçi” modeli, iletişim standartları yokluğunda sık kullanılan bir çözüm olsa da ölçeklenebilirlik ve esneklik açısından sınırlıdır. ACP ile beraber, ajanlar arası iletişimde eşler arası (peer-to-peer) etkileşim teşvik edilir. Yani her bir ajan gerektiğinde diğerine doğrudan mesaj gönderebilir, bir işi devredebilir veya bir görevi başlatabilir. IBM’den Kate Blair bu durumu, “Artık ajanlar bir aracıya ihtiyaç duymadan eşit aktörler olarak etkileşime girebilir; gerektiğinde her biri konuşmayı başlatabilir veya bir görevi devredebilir” sözleriyle açıklıyor.
Bu dağıtık mimari yaklaşımı, kurumsal senaryolarda önemli avantajlar sağlar. Örneğin, bir organizasyon içinde müşteri destek sistemi olarak çalışan bir “triage (önceliklendirme)” ajanını ele alalım. Bu ajan, gelen müşteri taleplerini ilk karşılayan ve sınıflandıran rolde olsun. Triage ajanı, bir talebi analiz ettikten sonra müşterinin çözüm alması için onu en uygun servis ajanına yönlendirmek isteyebilir. ACP sayesinde triage ajanı, sohbet geçmişi ve talep detaylarını alarak bu bilgileri uygun servis ajanına standart bir mesaj ile aktarabilir. Servis ajanı da bu mesajı alıp müşteriye yanıt vermeye kaldığı yerden devam edebilir ve sorunu kendi başına çözebilir. Tüm bu süreçte ajanlar arasında ortak dil (ACP) kullanıldığı için, her iki ajan da bağımsız sistemler olsa bile kesintisiz bir kullanıcı deneyimi sağlanır. Bu senaryoda ortada merkezî bir “yönetici” bulunmamakta, ajanlar eş düzeyde işbirliği yapmaktadır. Sonuç: daha esnek, güvenilir ve ölçeklenebilir bir mimari. ACP bu tür dağıtık çoklu-ajan mimarilerini destekleyerek, tek bir aracıya bağlı kalmadan genişleyen sistemler kurmayı mümkün kılar.
Kurumsal Kullanım Senaryoları
ACP’nin pratik faydalarını daha somut görmek için gerçek dünya kurumsal kullanım senaryolarına bakmak yararlı olacaktır. Bu bölümde, ACP’nin uygulanmasıyla çözülebilecek örnek durumları ele alıyoruz.
Senaryo 1: Üretim ve Lojistik Entegrasyonu: Birinci senaryoda iki farklı organizasyon olduğunu varsayalım – biri üretim yapan bir şirket, diğeri ise lojistik hizmeti sunan bir iş ortağı. Üretim şirketi, iç envanter ve müşteri talepleri doğrultusunda üretim planlarını ve sipariş teslimatlarını optimize eden otonom bir ajana sahip olsun. Lojistik sağlayıcı ise gerçek zamanlı kargo bilgileri, taşıyıcı müsaitliği ve rota optimizasyonu sunan bir ajana sahip olsun. Normalde, üretim şirketi büyük bir özel sipariş için teslimat süresi tahmini yapmak istediğinde, kendi planlama yazılımı ile lojistik firmanın API’leri arasında özel bir entegrasyon geliştirmesi gerekirdi. Farklı sistemlerin kimlik doğrulaması, veri formatı uyumsuzluğu, servis sürekliliği gibi detaylar elle halledilmek zorunda kalır; bu tür entegrasyonlar pahalı, kırılgan ve yeni ortaklar eklendikçe ölçeklenmesi zor bir çözümdür.
ACP kullanıldığında ise senaryo dramatik biçimde basitleşir: Her iki organizasyon da kendi ajanlarının üzerine birer ACP arayüzü ekler. Üretim tarafındaki ajan, sipariş detaylarını ve teslimat adresini ACP protokolü üzerinden lojistik ajana iletir; lojistik ajan da buna karşılık anlık kargo seçenekleri ve tahmini teslim sürelerini yine standart mesaj formatıyla döner. Bu sayede iki farklı şirketin sistemleri, iç detaylarını hiç açığa vurmadan, doğrudan ajanik işbirliği gerçekleştirmiş olur. Yeni bir lojistik firmasıyla çalışmak istendiğinde yapılacak tek şey, onun da ACP protokolünü uygulamasıdır – gerisi mevcut sisteme kolayca entegre olacaktır. Bu otomasyon ve standartlaşmış iletişim, ölçeklenebilir bir tedarik zinciri ve kesintisiz veri alışverişi anlamına gelir. Son kullanıcı açısından bakıldığında ise müşteri, teklif aşamasında çok daha hızlı ve güvenilir teslimat tahminleri alabilir; arka planda aslında iki farklı yapay zeka ajanının konuşarak vardığı bir sonuç sunulmaktadır.
Senaryo 2: Departmanlar Arası AI İşbirliği: İkinci örnekte, büyük bir kurumsal yapının farklı departmanlarında kullanılan AI ajanlarının ACP ile birbirine bağlanmasını ele alalım. Örneğin, bir şirkette İK (insan kaynakları) departmanı işe alım öngörüleri yapmak için bir yapay zeka ajanı kullanırken, BT departmanı güvenlik olaylarını izleyen başka bir akıllı ajan kullanabilir. Normalde bu iki ajan tamamen alakasız alanlarda gibi görünse de, kurumsal strateji gereği ortak projelerde bilgi paylaşmaları gerekebilir. İK ajanı, ACP arayüzü sayesinde BT ajanına standart formatta bir sorgu göndererek örneğin bir aday hakkında güvenlik geçmişi analizi talep edebilir. BT ajanı kendi verilerini tarayıp sonucu yine ACP mesajı olarak döner. Bu işlem, iki ayrı departman yazılımının entegre edilmesini beklemeksizin, gerçek zamanlı ve güvenli bir işbirliği sağlar. ACP’nin getirdiği ortak dil, departman silolarını yıkarak kurum içindeki AI sistemlerinin bir bütün halinde çalışmasına imkan verir. Bu da kurumsal verimliliği ve karar alma kalitesini artırır. Benzer şekilde, müşteri hizmetleri, satış, operasyon gibi farklı birimlerde özelleşmiş ajanlar ACP ile haberleşerek müşteri sorunlarını uçtan uca otonom biçimde çözebilir, çapraz satış fırsatları yakalayabilir veya operasyonel optimizasyonlar yapabilirler. Tüm bu senaryolarda ACP, farklı uzmanlık alanlarındaki yapay zeka çözümlerini ortak bir paydada buluşturmanın anahtarıdır.
ACP’yi Kimler Destekliyor?
Agent Communication Protocol (ACP), IBM’in öncülüğünde geliştirilmiş olmakla birlikte, herhangi bir şirketin tekelinde olmayan, açık bir standart olarak tasarlanmıştır. IBM, ACP’yi bir endüstri standardı haline getirmek amacıyla projenin yönetimini Linux Vakfı’na devretmiştir. Bu sayede ACP, Linux Foundation çatısı altında, tarafsız bir açık kaynak proje olarak gelişimini sürdürmektedir. Linux Vakfı bünyesindeki birçok üye kuruluş ve bireysel geliştirici, ACP ekosistemine katkı sunma imkanına sahiptir. Protokolün açık yönetişim modeli, farklı şirketlerin ve toplulukların katılımını cesaretlendirmektedir.
IBM Research ekibi, ACP’nin geliştirilmesi sürecinde aylık açık topluluk toplantıları düzenleyerek geri bildirim almakta ve yön haritasını birlikte şekillendirmektedir. Örneğin, ACP proje liderleri GitHub üzerinden önerilere açık oldukları gibi, her beceri seviyesinden katılımcı için uygun görevler tanımlayarak dış katılımcıların projeye dahil olmasını kolaylaştırmaktadır. GitHub üzerinde ACP’nin referans implementasyonu ve tartışma panoları aktif şekilde yürütülmektedir. Ayrıca Discord gibi platformlarda ACP topluluğu bilgi paylaşımı yapmaktadır.
Şu an için ACP’ye en büyük kurumsal desteği veren kuruluş IBM’dir. Bunun yanında, protokolün Linux Foundation’a devredilmiş olması, birçok farklı şirketin de (özellikle Linux Foundation AI & Data inisiyatifine dahil olan üyeler) protokolü sahiplenip katkıda bulunabileceği anlamına geliyor. Google ise kendi geliştirdiği Agent2Agent protokolüne odaklanmış durumdadır; ancak endüstrinin genelinde çoklu-ajan iletişim standardizasyonu kavramına ilgi büyüktür. Nitekim Google’ın A2A protokolü duyurulurken 50’den fazla teknoloji ortağının desteğiyle hayata geçtiği açıklanmıştır. Bu da alandaki diğer büyük oyuncuların da benzer standartlaşma girişimlerine yatırım yaptığını gösteriyor.
Özetle, ACP bugün IBM ve açık kaynak topluluğu tarafından ileriye taşınan bir standart olup, geniş bir ekosistem tarafından benimsenmeye adaydır. Protokolün başarısı, sektördeki çok sayıda firmanın ve geliştiricinin onu destekleyip uygulamasına bağlı olacaktır. İlk göstergeler, AI ajan iletişim protokollerine duyulan ihtiyacın yaygın olarak anlaşıldığı ve bu nedenle ACP gibi açık standartların hızla ilgi topladığı yönündedir.
Mevcut AI Protokolleriyle İlişkisi (MCP, A2A vb.)
ACP, güncel AI protokol ekosisteminin bir parçasıdır ve diğer protokollerle tamamlayıcı bir ilişki içindedir. En çok kıyaslandığı protokoller, Anthropic tarafından ortaya konan Model Context Protocol (MCP) ile Google’ın geliştirdiği Agent2Agent (A2A) protokolüdür. Her üç protokol de yapay zeka sistemlerinin entegrasyonunu kolaylaştırmayı hedeflese de, odaklandıkları katmanlar farklıdır:
- Model Context Protocol (MCP): “Tek bir model, birçok araç” felsefesiyle hareket eder. Bir yapay zeka modelinin harici araçlar, veri kaynakları veya bellek (context) ile zenginleştirilmesi için standart bir arayüz tanımlar. Örneğin bir LLM’nin şirket içi veritabanlarına veya takvim API’larına erişimi MCP sayesinde standardize edilebilir. Anthropic’in Kasım 2024’te duyurduğu MCP, kullanıcıların farklı büyük dil modelleri (LLM) ve sağlayıcılar arasında kolayca geçiş yapabilmesine olanak tanıyarak esneklik sağlamayı amaçlar. Nitekim Anthropic, MCP ile vendor lock-in (belirli bir satıcıya mahkum olma) riskini azaltmayı hedeflediklerini belirtmiştir; CIO’ların en iyi performansı veren modeli seçip kullanabilmeleri MCP sayesinde mümkün olur. Microsoft’un bile kendi Copilot Studio aracına MCP desteği eklemesi, bu protokolün hızla benimsenmeye başladığının bir göstergesidir. MCP, bir bakıma AI ekosistemindeki “altyapı tesisatı” (plumbing) olarak anılıyor – çeşitli parçaları birbirine bağlayan bir katman.
- Agent Communication Protocol (ACP): “Birçok ajan, ortak dil” yaklaşımını temsil eder. Farklı sistemlerdeki ve organizasyonlardaki bağımsız yapay zeka ajanlarının eşler arası iletişimini tanımlar. IBM’in BeeAI projesiyle ortaya çıkmış ve açık yönetişimle ilerleyen ACP’nin odak noktası, çoklu ajanların güvenli biçimde birlikte çalışması, hiçbir satıcıya bağımlı kalınmaması ve geniş bir ekosistem tarafından sahiplenilmesidir. Yukarıda detaylandığı gibi ACP, REST tabanlı ve olabildiğince hafif bir protokoldür; hem bulut içi hem bulutlar arası (on-prem ve şirket dışı) ajan entegrasyonlarına uygundur.
- Agent2Agent (A2A): Google tarafından Nisan 2025’te duyurulan A2A protokolü de ACP ile benzer şekilde çoklu ajanlar arası iletişimi standartlaştırmayı amaçlar. Google geliştiricileri, A2A’in farklı platformlar ve bulut ortamlarındaki ajanları yönetmek için standart bir yöntem sunduğunu ve “evrensel birlikte çalışabilirliğin, işbirlikçi AI ajanlarının potansiyelini tam anlamıyla ortaya çıkarmak için şart olduğunu” belirtmiştir. A2A, halihazırda Google ekosistemine yakın 50’den fazla ortak tarafından desteklenerek çıktığından, Google dünyasında hızlı bir kabul görmesi beklenebilir. Teknik açıdan A2A’nin ayrıntıları kamuya yeni sunulduğu için, ACP ile tam bir kıyas yapabilmek için zaman gerekecek. Ancak bilinen yönüyle A2A de ACP gibi ajanların eşit düzeyde haberleşmesi prensibini benimser ve Google altyapılarında verimli çalışacak şekilde optimize edilmiştir.
ACP ve A2A, temel hedefleri açısından çok benzeşir: her ikisi de bağımsız AI ajanları arasında standart iletişim katmanı oluşturma peşindedir. Bu nedenle rakipten ziyade paralel ve tamamlayıcı yaklaşımlar olarak görülebilirler. IBM tarafı, ACP’yi bilinçli olarak olabildiğince esnek, hafif ve açık yapmaya odaklandıklarını, Google’ın A2A’sinin ise doğal olarak Google ekosistemine entegre olma avantajıyla geldiğini ifade ediyor. Bir başka deyişle, ACP özellikle dağıtık ve birden fazla organizasyonu kapsayan gerçek dünya senaryolarına uygun olacak biçimde geniş katılımlı açık bir standart iken, A2A muhtemelen Google’ın bulut platformuna yakın çözümler için optimize edilmiş, kapalı devre bir standart olabilir. Yine de her iki protokol de eş zamanlı var olabilir ve farklı ihtiyaçlara hizmet edebilir.
ACP’nin Anthropic’in MCP protokolüyle ilişkisi ise rekabetten ziyade işbirliği şeklindedir. Aslında IBM ekibi, ACP’yi tasarlarken önce MCP’yi genişletmeyi düşünmüş ancak MCP’nin bazı mimari sınırlamalarının gerçek ajanlar arası iletişim için uygun olmadığını görmüştür. Örneğin MCP, bir ileti dizisinin parça parça (streaming delta) paylaşımına imkan vermez; sadece tam mesajlar akıtılabilir ki bu, ajanlar arası etkileşimlerde esneklik kısıtıdır. Ayrıca MCP’nin bellek paylaşımı veya birden fazla sunucuya yayılmış ajanlarda ortak context kullanımı gibi konularda desteği yoktur (ACP de henüz bu konuda tam çözüme sahip olmasa da geliştirme altındadır). MCP’nin mesaj yapısı tanımsız bırakılmıştır (her türlü JSON şeması olabilir), bu da farklı sistemlerin anlaşmasını zorlaştırır; ACP ise belirli bir mesaj formatı tanımlar ve herkesin buna uymasını bekler. Son olarak MCP’nin JSON-RPC’ye ve özel SDK’lara dayanması entegrasyonu görece ağırlaştırırken, ACP’nin HTTP/REST üzerine kurulu olması onu hafif ve yaygın araçlarla uyumlu kılar. Bu nedenlerle IBM, MCP’nin tek bir modele araç kazandırma işini aynı bırakarak, çoklu ajan iletişimi için sıfırdan REST tabanlı ACP’yi geliştirmiştir. Bugün gelinen noktada MCP ve ACP birlikte kullanılabilmektedir: MCP bir ajanın araç ve bilgi kaynaklarını genişletirken, ACP o ajanın diğer ajanlarla konuşmasını sağlar. Örneğin, iki ajanlı bir sistemde her bir ajan MCP ile kendi araçlarını kullanıp veri topladıktan sonra, birbirleriyle ACP üzerinden haberleşip sonuçları kıyaslayabilir ve koordineli karar verebilirler. Bu şekilde MCP ve ACP birbirini tamamlayan iki katman sunar: biri model-odaklı, diğeri ajan-odaklı.
Geliştiriciler İçin ACP’nin Önemi
Geliştiriciler açısından ACP, yapay zeka projelerinde önemli pratik avantajlar ve yeni olanaklar sunar. Öncelikle ACP, yukarıda değindiğimiz gibi entegrasyon yükünü ciddi biçimde azaltır. Standart bir protokol benimsemek, geliştiricilerin tekrar tekrar entegrasyon kodu yazma zahmetinden kurtulması demektir. Her yeni ajan veya model eklendiğinde sıfırdan bağlayıcı geliştirmek yerine, ACP protokolüne uyumlu hale getirmek yeterli olur. Bu da ekiplerin zamanını iş mantığına ve yenilikçi özelliklere odaklamasına imkan tanır, rutin entegrasyon işleriyle boğuşma azalır.
ACP aynı zamanda çoklu araç ve dil desteği sayesinde geliştiricilere esneklik sunar. Örneğin bir ekip Python ile bir ajan geliştirirken başka bir ekip JavaScript ile başka bir ajan geliştirebilir; ACP standardı sayesinde bu ajanlar sanki aynı altyapıyı kullanıyormuş gibi iletişim kurabilirler. RESTful HTTP tabanlı olduğu için, hemen her programlama dili ACP mesajlarını gönderecek veya alacak kütüphanelere zaten sahiptir. Bu da öğrenme eğrisini azaltır – geliştiriciler mevcut web teknolojisi bilgileriyle ACP’yi kavrayıp kullanabilir. Hatta Postman ile manuel test yaparak ya da bir tarayıcı isteği atarak bile ACP arayüzlerini deneyebilirler.
Satıcı bağımsızlığı (vendor neutrality), geliştiriciler için bir diğer kritik avantaj. ACP açık ve tarafsız olduğu için, ekipler belirli bir üreticiye bağlı kalmazlar. Bir ACP ajanı, altında hangi AI modeli çalışırsa çalışsın aynı protokolü konuşacağından, gelecekte model veya servis sağlayıcı değiştirmek gerekirse bu dış arayüz değişmeden kalabilir. Örneğin bugün bir ajan OpenAI API’sini kullanıyorsa ancak yarın gizlilik sebepleriyle kendi şirket içi modeline geçmek isterse, ACP arayüzü bunu dış dünyaya şeffaf hale getirebilir. Teknik borç (technical debt) birikimi de azalır; çünkü ad hoc entegrasyonlarda olduğu gibi kırılgan noktalar yerine, iyi tanımlanmış standart uç noktalar kullanılır. Salesforce’tan Gary Lerhaupt’un dediği gibi, standart protokoller olmadan şirketler ya yapay zekadan tam verim alamaz ya da bu açığı kapatmak için kendi uyumsuz çözümlerini inşa ederek teknik borç yüklenirler. ACP işte bu ikilemi ortadan kaldırarak uzun vadede sürdürülebilir AI uygulamaları geliştirmeyi kolaylaştırır.
Bir diğer nokta, güvenlik ve yönetişim açısından ACP’nin katkılarıdır. Kurumsal geliştiriciler, bir standardın varlığı sayesinde belirli güvenlik politikalarını ve erişim kontrol mekanizmalarını tüm ajan iletişimlerine uygulayabilir. Örneğin ACP üzerinden haberleşen tüm ajanlar için ortak kimlik doğrulama katmanı eklemek veya mesajları imzalamak mümkün hale gelebilir. Standart protokol, ağ trafiğini izlemeyi ve gerekirse denetlemeyi kolaylaştırır. Bu da özellikle hassas sektörlerde (finans, sağlık, vb.) AI ajanlarının benimsenmesini hızlandırabilir, çünkü şeffaf bir iletişim standardı olması güveni artırır. Ajanların birbirini tanıyabilmesi, yetkilendirme kontrollerinin uygulanabilmesi gibi konular, protokol düzeyinde ele alınmaya başlandığında, geliştiriciler uygulama katmanında bunları yeniden icat etmek zorunda kalmaz.
Son olarak, ACP’nin geliştiricilere sunduğu heyecan verici bir ufuk da yeni ürün ve hizmet ekosistemleri oluşturabilmesidir. Ortak bir protokol olduğu için, tıpkı web’in HTTP sayesinde evrensel hale gelmesi gibi, ACP ile uyumlu ajanlar için de bir pazar veya “uygulama mağazası” oluşabilir. Ensono şirketinden Jim Piazza, bu sayede gelecekte kullanıcıların bir menüden ihtiyaçlarına uygun özel ajanları veya modelleri seçip bir araya getirebilecekleri “AI ajan mağazalarının” ortaya çıkabileceğini öngörüyor. Bir düşünün: binlerce farklı yapay zeka modeli veya ajanı internette hazır bulunuyor, ve siz kendi ihtiyacınıza göre ACP aracılığıyla birkaçını bağlayarak çözümler üretebiliyorsunuz. Bu vizyon, ancak geliştiricilerin ortak standartlara uyumlu uygulamalar geliştirmesiyle gerçekleşebilir. ACP, işte bu potansiyelin gerçekleştirilmesinde kritik bir rol oynuyor. Geliştiriciler bugün ACP’yi öğrenip projelerine entegre ederek, yarının çok-ajanlı AI dünyasında öncü konuma gelebilirler.
Gelecekteki Gelişmeler ve Teknik Yol Haritası
ACP henüz ilk sürümlerini yaşayan, gelişmekte olan bir standarttır. Önümüzdeki dönemde protokolün kapsamını genişletmek ve daha da yetkin hale getirmek için çeşitli yol haritası başlıkları bulunmaktadır. ACP topluluğu ve öncülüğünü yapan IBM ekibi, şu alanlarda araştırma ve geliştirmelerin sürdüğünü ifade etmektedir:
- Kimlik Federasyonu: Farklı ağlar ve organizasyonlar arasında ajanların birbirine güvenmesini sağlamak büyük önem taşıyor. Gelecekte ACP, mevcut kimlik doğrulama ve yetkilendirme sistemleriyle entegre olarak, bir ağdaki ajanın başka bir ağda kimliğini kanıtlayabilmesine olanak tanıyabilir. Bu, çapraz kurum güveni ve zero-trust mimarileri için kritik bir adımdır.
- Erişim Yetkisi Devri: Ajanların bazı görevleri diğerlerine devredebilmesi, ancak bunu yaparken orijinal kullanıcının niyet ve izinlerinin korunması gerekmektedir. ACP için planlanan geliştirmelerden biri, bir ajanın başka bir ajana belirli bir görevi devrederken güvenli bir vekalet (delegation) mekanizmasını desteklemektir. Böylece, örneğin bir kullanıcı adına işlem yapan ajan, uygun gördüğü alt görevleri başka ajanlara paslarken kontrolü tamamen bırakmamış olur.
- Dağıtık Kayıt Defterleri (Multiregistry Desteği): Şu an ACP ajanlarının keşfi için merkezi veya tekil kayıt sistemleri kullanılabilir. Yol haritasında, farklı ağlar ya da kurumlar arasında birden fazla ajan kayıt defterinin birlikte çalışması ve ajan keşfinin dağıtık hale gelmesi de bulunmaktadır. Bu sayede tamamen merkezi olmayan bir ajan ekosistemi mümkün hale gelebilir; herhangi bir şirkete veya sunucuya bağlı kalmadan ajanlar bulunup iletişim kurulabilir.
- Ajan Paylaşımı ve Yeniden Kullanımı: ACP’nin vizyonlarından biri, bir ajanı başka bir ekibin veya kurumun kolayca kullanmasına olanak tanımaktır. Gelecekte protokol, ajan paketleme ve paylaşma konularına standart yaklaşımlar getirmeyi hedefliyor. Örneğin bir şirket geliştirdiği bir satış-pazarlama ajanını, meta verisiyle birlikte paketleyip ACP ağına koyabilir ve iş ortakları bu ajanı kendi süreçlerine dahil edebilir.
- Dağıtım Araçları: Ajanların hayata geçirilmesi (deployment) halen her ekip için ayrı bir uğraş gerektirebiliyor. ACP ekosistemi, zamanla deployment şablonları ve araçları sunarak, protokolü destekleyen ajanların bulut, on-premises veya uç ortamlara kolayca dağıtılmasını sağlamayı amaçlıyor. Bu, ACP ile uyumlu ajanları ölçeklendirmeyi ve yönetmeyi de kolaylaştıracaktır.
Yukarıdaki maddeler, ACP’nin gelişiminin sadece başlangıç aşamasında olduğuna işaret ediyor. Standart gerçek dünyada denendikçe yeni ihtiyaçlar ortaya çıkacak ve protokol bunlara uyum sağlamak için evrilecektir. Örneğin, güvenlik ve kimlik yönetimi alanındaki geliştirmeler, protokolün benimsenmesini kurumsal düzeyde hızlandırabilir. Benzer şekilde, performans ve verimlilik odaklı iyileştirmeler (ör. daha hızlı iletişim, daha az veri aktarımı, vb.) de zamanla gündeme gelecektir.
ACP’nin geleceğine dair bir diğer önemli konu, birlikte var olma ve olası yakınsama meselesidir. Şu an hem IBM’in desteklediği ACP, hem Google’ın A2A protokolü benzer amaçlarla ortaya çıkmış durumda. Önümüzdeki yıllarda bu protokollerin sektörde nasıl konumlanacağını göreceğiz. Bazı senaryolarda firmalar, Google bulutunu yoğun kullananlar A2A’i tercih ederken, daha açık ekosistemlerde ACP hakim olabilir. Ancak uzun vadede, tıpkı benzer standart girişimlerinde olduğu gibi, protokollerin birbirinden öğrenerek belki de yakınsamaları söz konusu olabilir. Nihai amaç, yapay zeka ajanlarının interneti diyebileceğimiz bir ekosistemi kurmak olduğundan, iki protokol arasında köprüler veya dönüşümler bile gelişebilir. Örneğin bir adaptör sayesinde ACP konuşan bir ajanın A2A konuşan bir ajanla iletişim kurması sağlanabilir. Kate Blair, şimdilik iki protokolün de yerinin olduğunu ve gerçek kullanım tecrübeleriyle şekilleneceklerini belirtirken, standartlaşma çabalarının ortak hedefe hizmet ettiğini ima ediyor. Geliştiriciler ve kurumlar için önemli olan, bu süreci yakından takip edip kendi stratejilerini bu doğrultuda esnek tutmalarıdır.